-I thought you'd be the perfect person to take his place.
-Well, I warn ye.. ..I'm no actor.There shouldn't be much acting required.
-It's an ancient Egyptian piece called "The Death Of The Scots"
-Onun yerini alacak kadar mükkemel biri olduğunu düşünmüştüm.
-Şey, seni uyardım. Ben oyuncu değilim. Çok fazla oyun oynamayı gerektirmemeliydi.
-Bu "İskoçların Ölümü" adlı eski bir Mısır oyunuydu.
- Can't sleep? Me neither. Want to go somewhere?
- Now? It's 3 a. m. The whole world is sleeping.
- Not the whole world.
- Is this a date?
- Just an appointment.
- We can rest, if you want.
- Well, then rest. See you later. I wish we could go swimming. Why can't we?
- In our clothes? Oh, my God! You can't take off your clothes in a state park!
- You need to learn to take a day off. Come on!
- Uyuyamadın mı? Ben de. Bir yere gitmek ister misin?
- Şimdi mi? Saat sabahın 3'ü. tüm dünya uyuyor.
- Tüm dünya değil.
- Bu bir randevu mu?
- Hayır bir buluşma.
- Dinlenebiliriz, istersen.
- Peki, dinlen o zaman. Sonra görüşürüz. Keşke yüzmeye gidebilseydik. Neden gidemiyoruz?
- Elbiselerimizle mi? Oh aman Tanrım! Devlet parkında kıyafetlerini çıkaramazsın.!
- Bir gün izin yapmayı öğrenmen gerek. Hadi ama!
- I hope, you like the stew.
- Oh ya. Hey there he is. How are you ?
- Good, good, can I take your jacket ?
- Sure. Here we go. Something burning ?
- Oh! No, no, no. I've just burnt a couple of matches out there.
- Umarım, güveçi seversin.
- a evet. ah işte orada. Nasılsın?
- İyiyim, iyiyim, ceketini alabilir miyim?
- Elbette. Al bakalım. Birşey mi yanıyor?
- Oh! Hayır, hayır hayır. Birkaç kibrit yaktım da oralarda.
- There's a crack in the tank, it can't even slow down.
- Or the flame will blow forward to the leaking fuel.
- If that thing blows up...it will take the whole neighborhood in 200 meters in all direction
- Tankta bir çatlak var, yavaşlamıyor bile.
- Ya da alev sızan yakıta doğru patlar.
- Eğer bu şey patlarsa tüm mahallenin her yöne 200 metresini de alır.
- You will now beg for forgiveness. Take off your jacket! Go down on your knee! Drop your guns! Sam, at least tell us now. Where is the President? It's difficult for you to survive.
- Şimdi af dileyeceksin. Ceketini çıkar! Dizlerinin üzerine çök! Silahını bırak! Sam, en azından şimdi söyle bize. Başkan nerede? Hayatta kalman çok zor.
- Won't you let me take you on a sea cruise? Baby, won't you join me, please? Oh, baby, please, I don't like begging, but now I'm on bended knee.
- Seni bir deniz yolculuğuna çıkarmama izin verir misin? Bebeğim, lütfen bana katılır mısın? Oh bebeğim lütfen, yalvarmak hoşuma gitmiyor ama şu anda dizlerimin üzerindeyim.