ihtiyaçlar, istenen şeyler want ihtiyaç, arzu, gereksinim, lüzum, gereksinme, yokluk, fakirlik, istek istemek, arzulamak, talep etmek, arzu etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, gerektirmek, eksik olmak
- She's only keen on me. One amazing thing about Rachel.. ...was that I wanted to kiss her every time she said something interesting. Which was all the time. It was sexy. It was weird.
- Sadece benden hoşlanıyor. Rachel ile ilgili harika bir şey de... ilginç birşey söylediği her seferinde onu öpmek istememdi. Her seferinde olan buydu. Seksi birşeydi. Garipti.
- I told her that I was afraid. I hadn't always been fair to her and hadn't always understood how hard it must have been for her.
- I knew she could always count on you and I wanted her to know that.
- Ona korktuğumu söyledim. Ona her zaman adil olmadım ve onun için ne kadar zor olduğunu da her zaman anlayamadım.
- Sana her zaman güvenebileceğini biliyordum ve bunu onun da bilmesini istedim.
- Shut up! Sit down! Open your mouth! Lift your shirt up!
- What do you want?
- We wanted to know.. Keep that thermometer in your mouth.
- My sister was murdered. So was another man. It was the same killer. McCaleb found a link between my sister and this other man.
- Kes sesini! Otur! Ağzını aç! Tişörtünü kaldır!
- Ne istiyorsun?
- Bilmek istediğimiz... Bu termometreyi ağzında tut.
- Kardeşim öldürüldü. Ve bir başka adam daha. Katilleri aynıydı. McCaleb, kardeşimle bu diğer adam arasında bir bağlantı buldu.
- Scout told him that I was too slight to play so he kept pushing me. That's how I screwed my knee.
- Your dad made you?
- I wanted to show him I wasn't soft, so I tried to play injured.
- He was a bastard an
- İzci ona oynayamacak kadar zayıf olduğumu söylemiş, bu nedenle beni zorlayıp durdu. Bu nedenle dizim döndü.
- Baban mı yaptı?
- Ona zayıf olmadığımı göstermek istedim, o nedenle yaralı şekilde oynadım.
- When he got out, he found out about it. He took me in the woods to a cabin. It had a dirty basement. He locked me in and left.
- Three days...? Who was he to preach?
- He said if I wanted to be a thief, then I ought to know what it was like.
- Çıktığında, onu öğrendi. Beni ormanda bir kulübeye götürdü. Kirli bir bodrumu vardı. Beni kilitledi ve gitti.
- Üç gün mü? Vaaz verecek birisi miki o?
- Eğer bir hırsız olmak istiyorsam, o zaman nasıl birşey olduğunu bilmem gerektiğini söyledi.
- I've wanted to ask you this all night... Who's Franklin?
- Franklin ? Franklin is my husband.
- Really? Is that his loft, then?
- He owns it, yes.
- Do you live with him?
- No. He's in Turkey.
- Bütün gece sana bunu sormayı istedim... Franklin kim?
- Franklin? Franklin benim kocam.
- Gerçekten mi? Bu çatı dairesi de onun o zaman?
- Sahibi o, evet.
- Onunla mı yaşıyorsun?
- Hayır. O Türkiye'de yaşıyor.
- I was sorry that you have only ever been to Hungary. I wanted to buy you a holiday in Hurghada.
- Where?
- The Red Sea, Luxor, Karnak... in Egypt.
- Bugüne dek sadece Macaristan'a gitmiş olduğun için üzülmüştüm. Sana Urgada'da bir ttil almak istedim.
- Nerede?
- Kızıl Deniz, Luxor, Karnak... Mısır'da.
- If he had turned his gaze 45 degree and stared due east, he might have faced the horizon that hid the Lleyn Peninsula of Wales, which is what he wanted to stare at.
- Bakış açısını 45 derece çevirseydi ve doğuya doğru baksaydı, asıl bakmak istediği yer olan Galler'in Lleyn Yarımadasını içine alan ufukla karşılaşabilirdi.
- Actually, that was for Jackie. We've wanted a fight in our own back yard. You're one of the few women having any success in this, what's it take?
- Hard work and thick skin. A great boxer don't hurt either.
- Aslında, bu Jackie içindi. Kendi arka bahçemizde bir karşılaşma istemiştik. Bunda başarılı olan ender kadınlardan birisin, ne sayesinde?
- Sıkı çalışma ve kalın bir deri. Bir de iyi boksör can da acıtmaz.
- I was just wondering if you wanted to make $50,000. $10,000 up front.
- Are you a quiz show host or something?
- No. I'm your future.
- I think you got the wrong guy.
- 50.000 dolar isteyip istemediğinizi öğrenmek istiyordum. 10,000 dolar ön üdemeli.
- Bir yarışma programına ev sahipliği falan mı yapıyorsunuz?
- Hayır. Ben sizin geleceğinizim.
- Yanlış kişiyle konuşuyorsunuz, sanırım.
"William the Conqueror, whose cause was favoured by the pope, was soon submitted to by the English, who wanted leaders, and had been of late much accustomed to usurpation and conquest.