- It was weird. It was dark. There were pictures made of cloth. Right on the walls and .. candles, black candles. There was a .. thick wood table. And ...there were knives and saws. There's something carved on the table like a ...a symbol.
- Pentagram.
- How'd you know?
- Go on, go on.
- Garipti. Karanlıktı. Kumaşlardan yapılmış resimler vardı. Duvarlardaydılar ve şamdanlar.. siyah şamdanlar. Kalın tahta bir... masa vardı. Ve... bıçaklar, testereler vardı. Masada bir... bir sembole benzeyen bir şey oyulmuştu.
- Beş köşeli yıldız.
- Nereden bildin?
- Devam et, devam et.
- Don't worry, I don't do anything too intense. I think I feel something. There's quite a knot in here. Something emotional.
- Do you do this on children?
- Sometimes.
- Endişelenme! Çok yoğun birşey yapmayacağım. Sanırım birşey hissediyorum. Burada bir düğüm var. Duygusal birşey.
- Bunu çocuklara da yapıyor musun?
- Bazen.
- My hands tied. He wrapped somethin around my neck... a handkerchief or something and then tightened it. There wasn't a damn thing I could do about it.
- Ellerim bağlıydı. Boynumun etrafına birşey bağlamıştı.... mendil gibi birşey ve sonra o şeyi sıktı. Kahrolası hiçbir şey yapabilecek durumum yoktu.
- You said you were going to Cornwall.
- Truro is in Cornwall. You got any money?
- Yeah, some.
- You can get us something to eat and a cup of tea at the next services.
- We won't be stopping after that. The truck has to be back in the yard by 7:00..
- Bobby. Is that a rabbit's foot? We in Cornwall yet?
- Surprise, surprise, awake at last.
- Cornwall'a gittiğini söylemiştin.
- Turro Cornwall'da. Hiç paran var mı?
- Evet, biraz.
- Gelecek servisten bize yiyecek birşeyler ve bir fincan çay alabilirsin.
- Bundan sonra durmayacağız. Kamyonun saat 7'de depoya geri dönmesi gerekiyor.
- Bobby. Bu tavşan bacağı mı? Cornwall'a geldik mi artık?
- Sürpriz, sürpriz, sonunda uyandı.
- You stay here with Napol and if for any reason the engines shut down...
- I will restore the green knob.
- Yes. Restore the green knob. Do that, and I'll find you something to eat.
- Burada, Napol ile kal ve eğer herhangi bir nedenle makineler kapanırsa...
- Yeşil tutacağı eski haline getireceğim.
- evet. yeşil tutacağı eski haline getir. Bunu yap ve ben sana yiyecek birşeyler bulacağım.
- Where's this lead to?
- A private apartment.
- Knock on the door. Wait. I'll knock.
- June!
- Yeah, what is it?
- Some people want to look around your place. Something about a robbery.
- Bu nereye gçıkıyor?
- Özel bir daireye.
- Kapıya vur. Bekle ben vurayım.
- June!
- Evet. Nedir?
- Birkaç kişi evine bakmak istiyor. Bir hursızlıkla ilgili.
- Don't talk like that when I'm holding something this sharp. Or I might slip and stick it in your heart if you have one.
- Oh, I do. Tough little muscle, too, never bleeds.
- Bu kadar keskin birşey tutarken bu şekilde konuşma. Yoksa çekip kalbine saplayabilirim tabi kalbin varsa.
- Oh var. Hiç bir zaman kan ağlamayan, küçük, sağlam bir kas.
- I'll come for something to eat.
- Well, that's good. Maybe you could stand down there near the lamppost.
- Fine, but only because it's you.
- I appreciate .it.I'll treat you to a beer later on.
- Birşeyler yemeğe geleceğim.
- Şey, bu iyi. Belki aşağıda sokak lambasının orada durursun.
- Tamam, ama sadece senin için.
- Minnetarım. Daha sonra sana bir bira ikram ederim.
- Is something wrong?
- No, it's fine. Don't worry. You're not a daddy
- I'm not? Was I...?
- No, I was late and I was worried, so I just checked it out.
- I thought we were being careful.
- We were.
- Bir problem mi var?
- Hayır. Herşey yolunda. Merak etme, baba değilsin.
- Değil miyim? Ben mi...?
- Hayır. Gecikmiştim ve endişelendim, bu yüzden de kontrol ettim.
- Çok dikkatli olduğumuzu sanıyordum.
- Öyleydik.
- I admit, I had come to enact a farce. But I've really fallen in love with you. Whoever you are, however you are... I love you.
- Your friend has hurt my friend's heart. If something happens to her....
- Bir oyun oynamaya geldiğimi kabul ediyorum. Ama gerçekten sana aşık oldum. Her kim olursan ol, her ne şekilde olursan ol... Seni seviyorum.
- Arkadaşın, benim arkadaşımın kalbini kırdı. Eğer ona birşey olursa....
- I'm world heavy weight champion.
- Nice to meet you, Champ.
- Wait. One drink won't hurt.
- I have something better to do. I'll meet you at the steam bath tomorrow at six. Nice meeting you.
- Ben dünya ağır siklet şampiyonuyum.
- Tanıştığımıza memnun oldum, şampiyon.
- Bekle. Bir içkinin zararı olmaz.
- Yapacak daha iyi bir işim var. Yarın saat altıda buhar banyosunda görüşürüz. Seninle tanışmak güzeldi.
- You want to know something else? We went out with older guys in high school to make you jealous.
- I knew that, too. Come on, what else?
- Our girlfriends ...They were really lesbian lovers.
- Başka birşey daha bilmek ister misin? Lisedeyken seni kıskandırmak için daha büyük oğlanlarla çıkıyorduk.
Bunu ben de biliyordum. Hadi, başka?
- Kız arkadaşlarımız... onlar gerçek lezbiyen düşkünleriydiler.