[be] f. olmak, bulunmak, var olmak; anlamına gelmek; mal olmak; tutmak (para); durmak
- I want you to know how deeply saddened and troubled I am by this horrible thing.
- Yeah... Sally and I both feel... You should take some time off.
- Bu korkunç olay yüzünden ne kadar çok üzüldüğümü ve canımın sıkıldığını bilmeni istiyorum.
- Evet... Hem Sally hem de ben ... Biraz izin alman gerektiğini düşünüyoruz.
-That's boring.
- How am I supposed to answer?
-The idea is to search your mind for the absolute limit.. Like, would you drive to school naked?
- Bu çok sıkıcı.
-nasıl bir cevap vermem bekleniyor?
-Burada ki amaç aklındaki mutlak sınırı araştırmaktır... Örneğin okula arabanla çıplak gelir misin?
- From this moment forward I, John, am king of England.
- Aren't you a little premature, brother Richard!
- The Lion-Heart.
- He's lying! He's an imposter. The king lives.
- Men of Sherwood Robin Hood. It's a trick of the outlaws! Kill him! Seize him!
- Bu andan itibaren, ben, John İngiltere'nin kralıyım.
- Biraz vakitsiz değil misin, Richard kardeş!
- Aslan yürek!
- Yalan söylüyor. O vergileri koyan kişi. Kral yaşıyor.
- sherwood'lu Robin Hood! Kanunsuzların oyunu bu! Öldürün onu! Yakalayın!
- I thought you were all right in that one movie .
- Thank you.
- The one where you played a jewel thief.
- I never played a jewel thief.
- No? Who am I thinking of?
- I don't know.
- Bir filmde gayet iyi olduğunu düşünüyorum.
- Teşekkür ederim.
- Bir mücevher hırsızını oynadığın film.
- Ben hiç mücevher hırsızını oynamadım.
-Oynamadın mı? Kimi düşünüyorum o zaman?
- Bilmiyorum.
- I am not a thief.
- No? l'll teach you a lesson
- You dared enter my house to steal. l'll teach you a lesson. This thief entered my house. lt's good that my wife saw him.
- Ben hırsız değilim.
- Hayır mı? Sana bir ders vereceğim.
- Çalmak için evime girdin. Sana bir ders vereceğim. Bu hırsız evime girdi. İyi ki karım onu gördü.
- I'll watch yo take your temperature.
- I took it.
- Take it again. You're not sick.
- I am so ...
- You're lying. How did you raise your temperature? I'd like to know. I'm listening.
- It was easy. I rubbed the thermometer against the sheet. It heats up. That's all.
- Fair enough. Nice little trick. It proves you're smart. Why did you do it?
- I don't have to say.
- You have to tell me the truth. Why?
- You can't make me talk.
- Ateşini ölçmeni izleyeceğim.
- Ben ölçtüm.
- Tekrar ölç. Hasta değilsin.
- Ben çok...
- Yalan söylüyorsun. Ateşini nasıl yükselttin? Bilmek isterdim. Dinliyorum.
- Kolay oldu. Termometreyi çarşafa sürttüm. Yükseldi. Hepsi bu.
- Adilce. Küçük güzel bir hile. Zeki olduğunu ispat ediyor. Neden yaptın bunu?
- Söylemek zorunda değilim.
- Bana gerçeği söylemelisin. Neden?
- Beni konuşturamazsın.
- I'll watch yo take your temperature.
- I took it.
- Take it again. You're not sick.
- I am so ...
- You're lying. How did you raise your temperature? I'd like to know. I'm listening.
- It was easy. I rubbed the thermometer against the sheet. It heats up. That's all.
- Fair enough. Nice little trick. It proves you're smart. Why did you do it?
- I don't have to say.
- You have to tell me the truth. Why?
- You can't make me talk.
- Ateşini ölçmeni izleyeceğim.
- Ben ölçtüm.
- Tekrar ölç. Hasta değilsin.
- Ben çok...
- Yalan söylüyorsun. Ateşini nasıl yükselttin? Bilmek isterdim. Dinliyorum.
- Kolay oldu. Termometreyi çarşafa sürttüm. Yükseldi. Hepsi bu.
- Adilce. Küçük güzel bir hile. Zeki olduğunu ispat ediyor. Neden yaptın bunu?
- Söylemek zorunda değilim.
- Bana gerçeği söylemelisin. Neden?
- Beni konuşturamazsın.
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Oh yes. Lovely card, thanks.
- But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement.
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- Oh, evet. Güzel karttı, teşekkürler.
- Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Oh yes. Lovely card, thank you.
- But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement.
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- Oh, evet. Güzel karttı, teşekkür ederim.
- Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.