[do] f. yapmak, etmek; tamamlamak, meydana getirmek; neden olmak; düzenlemek, temizlemek; rolünü üstlenmek; ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak; dolandırmak (Argo)
i. dişi geyik; dişi tavşan; dişi karaca; yalnız kadın
- We wish we could believe him. If what he said was true.. it would be hot news. Tycoon's Prodigal Son Bribed Police! How does that sound?
- Keşke ona inanabilseydik.Söylediği şey doğruysa... bu gerçekten sıcak haber olurdu. Tycoon'un Müsrif Oğlu, Polise Rüşvet Verdi! Kulağa nasıl geliyor?
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course ,you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası bir ihtiyar olana dek seni, içeri tıkarlar.
- You look wonderful. And who is he, a friend?
- No, this is... This is my date. He's a lawyer.
- Does he have a name, or should l call him "Lawyer"?
- l'm sorry. This is Tom Ace.
- Harika görünüyorsun. Ya bu kim, arkadaşın mı?
- Hayır, bu... bu benim flörtüm. Bir avukat.
- Bir ismi var mı yoksa ona 'Avukat' diye mi seslenmeliyim?
- Pardon. Bu Tom Ace.
- The public has a right to know.
- Where does it say that?
- There's a sign on my desk.
- Well, it'll be a dull conversation but come on in. You want some coffee?
- No, thanks.
- Halkın bilmeye hakkı var.
- Nerede yazıyor bu?
- Masamda bir işaret var.
- Eh, biraz sıkıcı bir konuşma olacak ama içeri gel hadi. Kahve ister misin?
- Hayır, teşekkürler.
- The public has a right to know.
- Where does it say that?
- There's a sign on my desk.
- Well, it'll be a dull conversation but come on in. You want some coffee?
- Halkın bilmeye hakkı var.
- Nerede yazıyor bu?
- Masamda bir işaret var.
- Eh, biraz sıkıcı bir konuşma olacak ama içeri gel hadi. Kahve ister misin?
- Look at the size of the shirt! He seems so tall.
- Tell me, how does he look?
- Very handsome. Tell us, what else did he do?
- Nothing at all.
- Must've kissed you.
- No, he isn't that type.
- Gömleğin ölçüsüne bir bak! Çok uzun boylu görünüyor.
- Söyle nasıl görünüyor?
- Çok yakışıklı. Başka ne yaptı onu söyle.
- Hiçbir şey.
- Seni öpmüştür.
- Hayır. O tip biri değil.