- Let's get this straight. Marty is your kid, not mine. All the world's money wouldn't help that lazy bum.
- Stop it, Biff. Just stop it.
- Look at him. He's a butthead, just like his old man was.
- Don't you dare to talk about him like that.
- Şunu doğru anlayalım. Marty senin çocuğun, benim değil. Dünyadaki tüm paraların bu tembel serseriye yardımı olmaz.
- Kes şunu Biff. Kes şunu.
- Ona bir bak. Kalın kafalı aynı babası gibi.
- Onun hakkında bu şekilde konuşmaya cüret etme sakın.
- I'm glad you're not a cop.
- Did you do something wrong?
- Do I look like I did something wrong?
- I don't know.
- Do I look like a thief? Or a killer? If so, you shouldn't have left me with the kids.
- Polis olmadığına sevindim.
- Yanlış birşey mi yaptın?
- Yanlış birşy yapmış gibi mi görünüyorum?
- Bilmem.
- Hırsıza mı benziyorum? Ya da katile? Eğer öyleyse, beni çocuklarla bırakmamalıydın.
- I'm glad you're not a cop.
- Did you do something wrong?
- Do I look like I did something wrong?
- I don't know.
- Do I look like a thief? Or a murderer? If so, you shouldn't have left me with the kids.
- Polis olmadığına sevindim.
- Yanlış birşey mi yaptın?
- Yanlış birşy yapmış gibi mi görünüyorum?
- Bilmem.
- Hırsıza mı benziyorum? Ya da katile? Eğer öyleyse, beni çocuklarla bırakmamalıydın.
- Do you want to get killed?
- I won't say no to a fortune.
- If Peter was murdered, there must be a big story behind his death
- He is not to be trusted. I wish I could believe Peter for once.
- Please let me look into the case.
- You?
- One week. You can take one week's leave.
- Öldürülmek mi istiyorsun?
- Talihe hayır demem.
- Eğer Peter öldürüldüyse, ölümünün arkasında büyük bir hikaye olmalı.
- Güveniecek biri değil. Keşke Peter'a bir kere güvenebilseydim.
- Lütfen bırak da davaya bakayım.
- Sen mi?
- Bir hafta. Bir hafta izne ayrılabilirsin.
- You can see God there and that's better.
- But God is everywhere, Nelly. The catechism says so.
- You think? He isn't here now seeing us.. and hearing all we say.
- Yes, but we can't see.
- Let's test it out. You look hard and I'll listen.
- All right.
-Are you listening?
-Yes...but if you don't keep quiet, I won't hear anything.
- All right,
- Orada Tanrı'yı görebilirsin ve bu daha iyi.
- Ama Tanrı her yerde, Nelly. Kateçizm öyle diyor.
- Öyle mi dersin? O şu anda burada değil ve bizi görmüyor... ve dediklerimizi duymuyor.
- Evet ama göremeyiz.
- Hadi bunu test edelim. Sen iyice bak ve ben de dinleyeyim.
- Tamam.
- Dinliyor musun?
- Evet .. ama sessiz olmazsan, hiçbir şey duyamam.
- Tamam.
- He said that my grade might be okay.. but. Well. Basically. I posses an essential lack of seriousness. And that's what they look for.
- Him too?
- That's what the guy said.
- Notlarımın iyi olabilecepini söyledi... ama ... Şey... Temelde çok temel bir ciddiyet eksikliğim varmıış. Ve aradıkları buymuş.
- O damı?
- Adamın dediği buydu.
- I was born purple ...so purple they thought I was dead. True or false. They ignored me for two hours while trying to save my mother. Then they decided to wash me, so I'd look decent for the funeral.
- Mor doğmuşum... o kadar mor ki beni ölü zannetmişler. Doğru ya da yanlış. Annemi kurtarmaya çalıştıkları iki saat boyunca ilgilenmemişler benle. Sonra cenazede düzgün gözükeyim diye beni yıkamaya karar vermişler.
- Did he sit behind his desk or did he pull his chair close to you?
- Close to me.
- Did he... lean over like this? Did he look into your eyes like this?
- Masasına mı oturdu yoksa sandalyesini sna doğru mu çekti?
- Bana doğru.
- Bu şekilde yaslandı mı? Gözlerine bu şekilde baktı mı?
- I remember what you were like when you first walked through my door. Jittery as a june bug. And now just look at you. You sure did surprise me,[
- Kapımdan içeri ilk girdiğin anda olduğun haliyle hatırlıyorum seni. Haziran böceği kadar gergindin. Ve şimdi bir bak kendine. Beni gerçekten şaşırttın.
- John. My name is Jeanie. I'm putting this thermometer under your arm. Hold it there for me. Has he complained of cramps or diarrhea?
- No. But look what he threw up.
- What are those?
- Worms.
- John. Benim adım Jeanie. Bu termometreyi kolunun altına koyuyorum. Benim için onu orada tut. İshal ya da kramp şikayeti var mı?
- Hayır. Ama bakın ne kustu.
- Nedir bunlar?
- Solucan.
- John. My name is Jeanie. I'm putting this thermometer under your arm. Hold it there for me. Has he complained of cramps or diarrhea?
- No. But look what he threw up.
- What are those?
- Worms.
- John. Benim adım Jeanie. Bu termometreyi kolunun altına koyuyorum. Benim için onu orada tut. İshal ya da kramp şikayeti var mı?
- Hayır. Ama bakın ne kustu.
- Nedir bunlar?
- Solucan.