- That's the fiirst question people ask. Have I ever killed anyone? So casually, like asking me what kind of car I drive. Why don't they ever ask if I ever saved anyone?
- Have you? Saved anyone, I mean.
- İnsanların ilk sorduğu soru bu. Kimseyi öldürdüm mü? Ne tür araba kullanmdığımı sormak gibi, o kadar teklifsizce. Neden hiç bir zaman birini kurtardım mı diye sormuyorlar?
- Yaptın mı? Birini kurtardın mı yani?
- She remained in his memory simply as the most plaintive.. ...and poignant.
- She's very deft.
- That's the only kind of target she'll ever hit. No one could ever be jealous of May's triumphs.
- Hafızasında en ağlamaklı ... ve sızlanan olarak kaldı.
- Çok meharetlidir.
- Gerçekleştirebileceği tek hedef de bu. Mary'nin zaferlerini kimse kıskanamaz.
- See there, I knew it. Can I tell you something?
- I am listening.
- I've only know you for... an hour or so, ...and yet, I feel like you understand me, ... better than my wife Helen ever did.
- Gördün mü, biliyordum. Sana birşey söyleyebilir miyim?
- Dinliyorum.
- Seni sadece... yarım saat falandır tanıyorum ama yine de beni... karım Helen'ın hiç anlamadığı kadar anladığını hissediyorum.
- You ever notice how they never come down here. This is where the work is, right? Same reason we get a half share to their one. Our time is their time.
- Buraya nasılda hiç gelmediklerini fark edemiyorsun. Burası işin olduğu yer, tamam mı? Onların bir payına karşılık bizim yarım almamızla aynı nedenden. Bizim zamanımız onların zamanı.
- I was sorry that you have only ever been to Hungary. I wanted to buy you a holiday in Hurghada.
- Where?
- The Red Sea, Luxor, Karnak... in Egypt.
- Bugüne dek sadece Macaristan'a gitmiş olduğun için üzülmüştüm. Sana Urgada'da bir ttil almak istedim.
- Nerede?
- Kızıl Deniz, Luxor, Karnak... Mısır'da.
- I've been authorized to tell you that this offer expires in 60 seconds.
- Is this a joke?
- 55 seconds.
- You tell your employer, if he ever wastes my time like this again,our next meeting will not be happening.
- Bu teklif süresinin 60 saniye içinde dolacağını size söylemek için görevlendirildim.
- Bu bir şaka mı?
- 55 saniye.
- İşverenine söyle, eğer vaktimi bir daha bu şekilde harcarsa, gelecek toplantımız gerçekleşmeyecek.
- You keep a gun under the front seat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
- What?
- Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
- Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
- Ne?
- Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.
- You keep a gun under the frontseat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
- What?
- Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
- Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
- Ne?
- Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.
- But all these papers... Jim, you really need somebody to organize all this stuff. Your handwriting is just like a little kid. Look at this! l wonder if William Blake was ever this disorganized.
- ama bütün bu kağıtlar... Jim, tüm bunları organize etmesi için birine ihtiyacın var. Elyazın küçük bir çocuğunki gibi. Şuna bir bak! William Blake bu kadar düzensiz miydi merak ediyorum.