- All right I'll walk you to your car, if you'd like.
- Yeah. Sure. It's a bad neighborhood.
- Maybe I should walk you to your car.
- I don't have a car.
- You want a ride home?
- No, thank you. I'd like to walk. Are you okay to drive?
- I'm not drunk. You think I am? You'll know when I'm drunk. I'll be throwing up. And I never throw up, so...
- Tamam. İstersen, seninle arabana kadar yürüyeyim.
- Evet, elbette. Kötü bir mahalle.
- Belki de seninle arabana yürümeliyim.
- Arabam yok.
- Eve bırakmamı ister misin?
- Hayır, teşekkür ederim. Yürümek istiyorum. Sen kullanabilecek misin?
- Sarhoş değilim. Öyleyim mi sandın? Sarhoş olsam anlardın. Kusarım. Ve ben hiç kusmam... o yüzden...
- We're going to split it wide open.
- As an old friend this is a very bad idea,John. The most harmful thing you could possibly do now.
- Not at all. Why is it a harmful idea?
- Onu ikiye bölüp iyice açacağız.
- Eski bir arkadaşın olarak söylüyorum, bu hiç de iyi bir fikir değil, John. Şu anda yapabileceğin muhtemelen en sakıncalı şey.
- Hiç de değil. Neden sakıncalı bir fikir olsun?
- When did they realize that?
- They knew when they'd see on the X-ray, the boy had been operated on. They'd removed a kidney.
- There are people who do that. Filthy people! Bad people! Traffickers in human organs.
- Ne zaman farkına vardılar?
- X-ry'de çocuğun ameliyat edildiğini gördüklerinde öğrendiler. Böbreğini almışlardı.
- Bunu yapan insanlar var. Pis insanlar! Kötü insanlar! Organ tüccarları.
- I never thought I'd be glad for bad luck, but I am. I never thought I'd be glad o a hail storm at harvest time, but I am. I'm glad of the rain, the storm and the hail.
- Hiçbir zaman şanssızlıktan memnun olacağımı düşünmezdim ama oldum. Hiçbir zaman dolu fırtınasından memnun olacağımı düşünmezdim ama oldum. Yağmurdan, doludan ve fırtınadan memnunum.