-I thought you'd be the perfect person to take his place.
-Well, I warn ye.. ..I'm no actor.There shouldn't be much acting required.
-It's an ancient Egyptian piece called "The Death Of The Scots"
-Onun yerini alacak kadar mükkemel biri olduğunu düşünmüştüm.
-Şey, seni uyardım. Ben oyuncu değilim. Çok fazla oyun oynamayı gerektirmemeliydi.
-Bu "İskoçların Ölümü" adlı eski bir Mısır oyunuydu.
- All right I'll walk you to your car, if you'd like.
- Yeah. Sure. It's a bad neighborhood.
- Maybe I should walk you to your car.
- I don't have a car.
- You want a ride home?
- No, thank you. I'd like to walk. Are you okay to drive?
- I'm not drunk. You think I am? You'll know when I'm drunk. I'll be throwing up. And I never throw up, so...
- Tamam. İstersen, seninle arabana kadar yürüyeyim.
- Evet, elbette. Kötü bir mahalle.
- Belki de seninle arabana yürümeliyim.
- Arabam yok.
- Eve bırakmamı ister misin?
- Hayır, teşekkür ederim. Yürümek istiyorum. Sen kullanabilecek misin?
- Sarhoş değilim. Öyleyim mi sandın? Sarhoş olsam anlardın. Kusarım. Ve ben hiç kusmam... o yüzden...
- What are you thinking now? How can I help you?
- You'd better go now. I'm afraid, I can't hold myself. You can't help me.
- Why? You're so strange. It isn't like you.
- Do you really want to help me?
- Şu anda ne düşünüyorsun? Sana nasıl yardım edebilirim?
- Şimdi gitsen iyi olur. Kendimi tutamayacağımdan korkuyorum. Bana yardım edemezsin.
- Neden? Çok garipsin. Sen değilsin gibi.
- Bana gerçekten yardım etmek istiyor musun?
- Did you test it?
- What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.
- l can't. The company found out. Their CEO just called me yesterday.
- Onu test ettin mi?
- Onu test ettim mi ne demek? Bana yarı-bitmiş bir program verdin. Bana bitmişini vereceğini söylemiştin.
- Yapamam. Şirket öğrendi. Dün CEO beni aradı.
- I don't know who you are or who it was that sent you. I'd just wish you'd make haste. There's no time to lose. Because the cathedral must be built. -
- Kim olduğunu ya da seni kimin gönderdiğini bilmiyorum. Sadece acele etmeni dilerim. Kaybedecek zaman yok. Çünkü katedral inşa edilmeli.
- Remember now, watch your language.
- You know I'm not a swearing man.
- You'd be surprised what they'd consider swearing.
- Will you excuse me?
- No!
- Hatırla! Diline dikkat et!
- Ben küfür eden biri değilim.
- Küfür olarak algıladıklarını bilsen şaşardın.
- Müsade edecek misin?
- Hayır!
- Yes, David. I've been waiting for you. Dr. Know told me you'd be here.
- Is Blue Fairy here too?
- I first heard of your Blue Fairy from Monica. What could the Blue Fairy do for you?
- Evet, David. Ben de seni bekliyordum. Doktor Know bana buraya geleceğini söylemişti.
- Mavi Peri de burada mı?
- Mavi Peri'ni ilk kez Monica'dan duymuştum. Mavi Peri senin için ne yapabilir?