- The thing which we call honor.. could become something material.. it would be very good for fertilizing the land, Manure. For growing lettuce and tomatoes. That is honor, in my humble opinion.
- This is bullshit, Dolly.
- Onur olarak adlandırdığımız şey... materyale dönüşebilir. araziyi verimlendirmek iyi birşey olurdu, Manure. Marul ve domates yetiştirmek için. Nacizane fikrimce bu bir onur.
- Bu saçmalık, Dolly.
- We're going to split it wide open.
- As an old friend this is a very bad idea,John. The most harmful thing you could possibly do now.
- Not at all. Why is it a harmful idea?
- Onu ikiye bölüp iyice açacağız.
- Eski bir arkadaşın olarak söylüyorum, bu hiç de iyi bir fikir değil, John. Şu anda yapabileceğin muhtemelen en sakıncalı şey.
- Hiç de değil. Neden sakıncalı bir fikir olsun?
- What's going on here?
- Well, we were looking for Christopher Robin. And I started looking for his journal thing or a doodle.
- What is that?
- A journal is a book where you write down your thoughts,
- Neler oluyor burada?
- Şey, Christopher Robin'i arıyorduk. Ve sonra ben günlük ya da karalanmış bir şeyler aramaya başladım
- O nedir?
- Günlük, düşüncelerini yazdığın bir deftere denir.
- The funny thing is that according to Katarina, l am nothing but a spineless jellyfish.
- Jellyfish? Now you're talking. Let's try to enjoy ourselves now.
- Exactly,
- Komik olan tarafı; Katarina'ya göre ben omurgasız bir deniz anasından başka birşey değilim.
- Deniz anası mı? İşte şimdi doğru söylüyorsun. Hadi şimdi biraz eğlenelim.
- Kesinlikle.
- John it wasn't easy for me to come here today, but I think it's very important that there'll be no misunderstanding between two of us. My daughter is the most precious thing in the world to me.
- John, bugün buraya gelmek benim için hiç kolay değildi, ama sanırım ikimizin arasında hiç bir geçimsizlik olmaması çok önemli. Kızım benim için dünyadaki en önemli şeydir.
- You keep up the good work.
- See you around. Only thing is... ink tests show that the note was written two years ago, not last week. You people are derivative.
- İyi işlerine devam et.
- Görüşürüz. Sadece birşey var... mürekkep testleri notun geçen hafta değil, iki yıl önce yazıldığını gösteriyor. Sizler birbirinizin türevisiniz.
- Is she off work?
- The thing is, she and her brother got themselves arrested.
- How come? He's a leader of the strike at the factory there.
- I reckon, they're both a pair of commies. Jail is their badge of honor.
- İş dışında mı?
- Mesele şu ki, o ve kardeşi tutuklandılar.
- Nasıl olur? Oradaki fabrikanın grevinde lider o.
- Bana kalırsa, ikisi bir çift kominist. Hapis onlar için onur nişanı.
- You still have the nursery, Mr. Kirby
- Oh, yes. I am going in more for tree farming now.
- Is there any money in growing trees?
- There can be.
- The only thing I know about trees is they make good logs.
- Now's your chance to learn more.
- Hala fundalığınız var mı, Bay Kriby?
- Oh evet. ama şimdi daha çok ağaç ziraatçılığına doğru gidiyorum.
- Ağaç yetiştirme işinde para var mı?
- Olabilir.
- ağaçlarla ilgili bildiğim tek şey, onlardan iyi kütük yapıldığı.
- İşte şimdi daha fazlasını öğrenme şansınız var.
- You still have the nursery, Mr. Kirby
- Oh, yes I am going in mor for tree farming now.
- Is there any money in growing trees?
- There can be.
- The only thing I know about trees is they make good logs.
- Now's your chance to learn more.
- Hala fundalığınız var mı Bay Kriby?
- Oh evet. ama şimdi daha çok ağaç ziraatçılığına doğru gidiyorum.
- Ağaç yetiştirme işinde para var mı?
- Olabilir.
- ağaçlarla ilgili bildiğim tek şey, onlardan iyi kütük yapıldığı.
- İşte şimdi daha fazlasını öğrenme şansınız var.
- You gotta keep your eye on where the most powerful enemy really is.
- I save my hate for what counts.
- Well, and I think that's a good idea.Good thing to do, probably.
- Gerçekten en güçlü düşmanın olduğu yere dikkat etmelisin.
- Ben nefretimi kaale alınacak birşey için saklarım.
- Eh bu da bence iyi bir fikir. Belki de yapılacak en iyi şey.
- My hands tied. He wrapped somethin around my neck... a handkerchief or something and then tightened it. There wasn't a damn thing I could do about it.
- Ellerim bağlıydı. Boynumun etrafına birşey bağlamıştı.... mendil gibi birşey ve sonra o şeyi sıktı. Kahrolası hiçbir şey yapabilecek durumum yoktu.